AİLELER DAĞILIYOR: SANAL ÂLEM

AİLELER DAĞILIYOR: SANAL ÂLEM
AİLELER DAĞILIYOR: SANAL ÂLEM


Bugün köşemizde emekli hâkim Mehmet Mencet beyefendinin, görevi boyunca başından geçen ilginç anılarını yazdığı kitabından faydalanarak, aile konusunu işleyeceğiz.
Teknolojinin hayatımıza girmesiyle hayatımızda birçok değişiklik oldu. Uzaklar yakın oldu, gizli haller açığa çıktı, mahremiyet yok oldu. İnsanın yediği, içtiği, gezdiği yerler, evin içi herkes tarafında bilinir oldu. Hayatımız kolaylaştı, ancak kendi inancımıza uygun kullanmayı beceremediğimiz için pek çok günah, haram, kötü işleri de hayatımıza boca etti.
Sosyal medya mahremiyet algısını alt üst etti. Öyle ki insanların büyük bir kısmı sosyal medyanın ne kadar tehlikeli olduğu bilincini kaybetmişlerdir. Genç bir çift boşanma isteğiyle geldiler, duruşmadayız. Sebebi soruldu. Hanım, gece eşi uyuduktan sonra kalkıp internetin başına geçiyor. Birkaç kez tekrarlanınca adamın dikkatini çekiyor. Takip edince birisiyle chatleştiği anlaşılıyor. “Kızım neden böyle yaptın, senin bir eşin bir yuvan var. Tanımadığın bir insanla nasıl böyle samimi yazışabilir, her şeyini onunla paylaşabilirsin?” dedim. Cevap çok şaşırtıcı, hala farkında değil olayın vahametinin. “Ne var bunda hâkim bey? Sanal âlem...” demez mi? 
“Sanal âlem sana cevap verebiliyor. Haydi, televizyonu sen görüyorsun ama o sana cevap vermiyor. Bu sanal âlem dediğin senin evine sesli görüntülü bir pencere açıyor. Bunun neresi sanal? Karşında biri var ve sana cevap veriyor.” dedim.
Erkekler de kadınlar da, hem Müslümanlığın hem de evlilik müessesinin gerektirdiği sadakati, temizliği ve iffeti sanal dünyada da korumak mecburiyetindedir. Zinanın bakışı, konuşması, dokunması gibi hazırlık safhaları da zinadır. Bir şey olmaz denilerek, gevşeklik gösterildiğinde istenmeyen haller yaşanabiliyor. Pikniklerde, gezmelerde, oturup kalkılırken tanışılıp telefonla, internetle sürdürülen kaymalar ve yıkılıp giden yuvalara şahit olunabiliyor. Bunları okumuş, cahil, yaşlı, genç, kadın, şuralı, bu memleketli, yabancı diye kategorilere ayıramıyorsunuz.
Kısacası sosyal-sanal medya ile en mahrem konular ayağa düşmüş, insanlar hiç sıkılmadan pervasızca konuşur hale gelmiştir. Ar damarı bir kez çatlamaya görsün, iftiralar, kavgalar, asılsız ithamlar başını alır gider. Şeytan, köklü tecrübesiyle insanları arkalarından, önlerinden, sağlarından, sollarından gelerek en basit bir işaretle nasıl yoldan çıkarabileceğini biliyor. Vesvese sarmalıyla düşünemeyecek hale getirebiliyor. Şeytan artık sosyal medya sayesinde, küçük bir dokunuşla yüzlerce kötülüğün kapısını aralayabiliyor. İnsanın zaaflarını nereden vurabileceğini iyi biliyor. İlahi koruma zırhını çıkaranı hemen fark ediyor. Büyük felaketlere ufak bir fiille, zincirleme facialara, basit bir adımla yol açabiliyor.
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfî yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ve ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş. Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra, yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş.
Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını izlemeye daha fazla dayanamamış, biraz debelenmiş ve boynundaki ipi çözmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasını devirmiş. Sağdığı süt ziyan olunca, sinirlenen genç kadın; eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru yere yığılmış. Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalmayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinine saldırdığı esnada kurtarayım diye ineği tüfekle vurmuş.
Silâh sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatar ve babasını da elinde tüfekle görünce, silahını çekip babasını öldürmüş. Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş. Bütün bu olayları bir kenarda seyreden şeytan, “Bu felaketi de bana yüklerler şimdi, oysa buzağının ipini gevşetmekten başka ben ne yaptım ki?” demiş.
Günümüzde sosyal medya ipleri gevşetme mekanizmasına dönüşmüştür. İpler gevşediği içindir ki başkalarına söylenmeyen mahrem kalmamıştır. Kendi özeline, kendi sınırlarına başkalarını dâhil etmekten endişe duyulmamaktadır. Kişiye has, başkasına kapalı, gizli bir alan bırakılmamıştır. Günün en önemli kısmı başkalarıyla geçirilmekte, kötüye kullanılmaya müsait yönlerin teşhirinden sakınılmamaktadır. Paylaşımlar dışa yönelik yapılmakta, her şey olduğundan farklı gösterilmektedir. Mahremiyet öldürülmektedir. Kalenin duvarlarında taş taş gedikler açılmaktadır. Evin duvarları, kapı ve pencereleri artık işlevini yapmamakta, afetlere dayanaklı hale getirilen evler, korunaklı siteler dahi dijitalliğin altında enkaza dönmektedir. 
Sosyal medya ile ipi gevşeyen aileler, artık aile bağını koruyamamaktadır. Boşanmalar artmakta; evler yıkılmakta, aileler dağılmakta, çocuklar ailesiz kalmakta, akrabalık yok olmaktadır. Hâlbuki ev, istenmeyeni dışarıda bırakmak içindir. Fakat dijital aletler evin içini, dışarısından farksız hale getirmektedir. Evlilikler, evlilik teklifleri, ev içi pratikler, döşemeler, alışverişler, yeni doğmuş bebekler, sünnet merasimleri, doktor muayenesi, tatil planları, ibadetler, sadakalar, adresler, telefon numaraları, araba anahtarları, içilen çay-kahveler, defin ve cenaze işlemleri başkalarının beğenisine sunularak teşhir edilmektedir. Takipçi sayısını artırma, takip adına insani, dini ve ahlaki endişeler zaafa uğramaktadır. Zira paylaşılan bilgilerin akıbeti artık, paylaşanın kontrolünden çıkmaktadır. Herkes elde ettiği bu verileri kendi süfli amacına göre kullanabilmektedir. Nitekim kullanıyorlar ve ailelerin temeline dinamiti yerleştiriyorlar. Şeytanın ödül aldığı en kirli faaliyeti, bir aileyi dağıtmak olduğu malumdur. Sanal âlem, ipleri gevşetmekle meşgul...